Savaş Ayetlerine Cevap

Savaş ayetleri 🌟


Bir metinden, herhangi bir konu hakkında hüküm çıkarılması için, konuyla ilgili ayetlerin hepsine bakılması gerekir.
Örnek bir metinin 1. Sözünde "sadece savunma amaçlı savaşa müsaade edilmiştir" denirken 16. Sözünde "savaşa çıkın" deniliyorsa, 16. Sözdeki emir savaş açan bir topluluğa karşı savunma amaçlı savaş olduğunu gösterir. Ateistlerin zannettiği gibi "durduk yere savaşmak" emri olduğu anlamına gelmez.

Kuranda aynı şekilde ; "size savaş açanlara karşı sizde Allah yolunda savaşın haddi aşmayın (bakara 190), bozgunculuk çıkarmayan bir cana kıymayın (İsra 33), sizinle savaşmayanlara iyilik yapmanızda sakınca yoktur (Mumtehine 8)" derken, başka bir ayette "savaşa çıkın, savaş farzdır" denilmesi de önceki ayetlere binaen savaş açan topluluğa karşı savaşı emir ettiğini gösterir
Ne yazık ki ; ateistler bu şekilde "savaşın" yazan ayetleri seçip "islam savaş dinidir" diyor..

 En çok cımbız yapılan ayetler;
🌟 bakara 191 ve 193 ;
 Ateistleri ayetleri şu şekilde yazarlar ;
Bakara 191 "Onları bulduğunuz yerde öldürün"
Bakara 193 "din Allahın oluncaya kadar onlar ile savaşın"

Bu 2 ayetin bağlamı olan bakara 190 'ı özellikle yazmazlar :)
Bakara 191 de "ONLARI(hum هم)" zamiri ile bakara 193 de "ONLAR (hum هم)" zamiri önceki ayete bakara 190'a atıf ediyor :)
"onlar" dediği savaş açanlardır ;
➡ bakara 190 "size SAVAŞ AÇANLARA karşı sizde Allah yolunda savaşın haddi aşmayın. Allah sınırı aşanları sevmez"

 Bağlamıyla birlikte okuyalım ;
➡ Bakara 190 " Size karşı savaş açanlara, siz de Allah yolunda savaş açın. Sakın aşırı gitmeyin, çünkü Allah aşırıları sevmez."

➡ Bakara 191 "Onları (size karşı savaşanları) yakaladığınız yerde öldürün. Sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne, adam öldürmekten daha kötüdür. Mescid-i Haram´da onlar sizinle savaşmadıkça, siz de onlarla savaşmayın.."

➡ Bakara 192 " Eğer onlar (savaştan) vazgeçerlerse, Allah gafûr ve rahîmdir."

➡ Bakara 193" Fitne (azab/eziyet) tamamen yok edilinceye ve din (kulluk) de yalnız Allah için oluncaya kadar onlara (savaş açanlara karşı) savaşın. Şayet vazgeçerlerse zalimlerden başkasına düşmanlık ve saldırı yoktur.

Fitne فتن kelimesi "azab, eziyet" demektir.
Kuranın hiçbir ayetinde "din Allahın oluncaya kadar KAFİRLER ile savaşın" YAZMAZ.
 ayetteki emir fitne (baskı ve bozgunculuk) ortadan kalkması ve aynı zamanda dinin Allaha ait olması (yani insanların başka şeylere tapması değil sadece Allaha kul olması)

Bir müslüman bu 2 şey gerçekleşinceye kadar duramaz. Anlatır tebliğ eder, hedef budur. Kimseyi dine zorlamaz (bakara 256) ancak bu yolda ilerlerken kendisine saldıran olursa, onunla savaşır. Ayetin "... Onlar ile savaşın.." demesi bu yüzden

🌟 Bakara 216 "savaş size farz kılındı"
Kime karşı? Neye karşı savaş farz?

Cevap ;
Bakara 190 "size savaş açanlara karşı sizde Allah yolunda savaşın haddi aşmayın"

(savaş açanlara karşı savaş farz)

Nisa 75 "mazlumlar ezilenler zavallı kadınlar ve çocuklar uğrunda neden savaşmıyorsunuz?"

(mazlumları koruma amaçlı savaş Farz)

Hac 39"zulme uğradıkları için savaşa müsade edildi "

🌟 Tevbe 5 "Haram aylar çıkınca müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün; onları yakalayın, onları hapsedin ve onları her gözetleme yerinde oturup bekleyin. Eğer tevbe eder, Salatı ikame eder, zekâtı da verirlerse artık yollarını serbest bırakın. Allah yarlığayan, esirgeyendir."

Bu ayette ''EL müşrikin المشركين" ifadesi geçer. El ال takısı marifedir.
Bu ayet 1-13 arası bağlamıyla birlikte okununca belirli bir müşrik topluluğundan bahsediyor olduğu bellidir.
Tevbe 1. Âyette bu müşriklerin anlaşmaları oldukları 13. Âyette ise müşriklerin anlaşmayı bozduğu müminleri ÖLDÜRDÜKLERİ yazıyor. ;
➡ Tevbe 13 " verdikleri sözü bozan, Peygamber´i çıkarmaya kalkışan ve ilk önce size karşı savaşa başlamış olan bir kavme karşı savaşmayacak mısınız; yoksa onlardan korkuyor musunuz? Eğer müminler iseniz, bilin ki, Allah, kendisinden korkmanıza daha lâyıktır."

Yani tevbe 5 savaş açan bir müşrik topluluğuna hitap ediyor.
 ayetin "... Eğer tevbe eder, Salatı ikame eder, zekâtı da verirlerse artık yollarını serbest bırakın.." kısmındaki emir 'savaş içinde' geçerlidir. Savaş ortamında bir esiri serbest bırakamazsın. Ancak iman ederse dinde kardeşiniz olur bu yüzden bırakırsın. Zaten müslüman olmazsa savaş bitince Muhammed 4 gereği serbest kalacaklar. Sonrası tevbe 6 ;

Tevbe 6 "o müşriklerden biri sizden geçiş emniyeti dilerse ona koruma sağla ki ALLAH'ın sözünü işitsin; sonra onu kendisinin güvenlik bölgesine ulaştır. Çünkü onlar bilgisiz bir topluluktur"

🌟 Tevbe 29 "Kendilerine Kitap verilenlerden Allah´a ve ahiret gününe inanmayan, Allah ve Resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak dini kendine din edinmeyen kimselerle, küçülerek elleriyle (kasıt edilen) CEZAYI verinceye kadar savaşın."

Başta da belirtmiş olduğum gibi ; bir konuda hüküm çıkarmak için kuranın bütünlüğüne bakmamız gerekir.

Ankebut 46" ZULÜM EDENLER hariç kendilerine kitap verilenler ile en güzel yoldan mücadele edin."

Zulüm etmeyenlere en güzel yoldan mücadele edeceksek,
Mümtehine 8" Allah sizi dini uğrunda öldürmeyen ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara iyilik yapmanızı ve adil davranmanızı yasaklamaz "

Öldürmeye teşebbüs etmediği ve çıkarmaya çalışmadığı sürece iyilik edecek olduğumuza göre ;
Tevbe 29 'da bahsi geçen zulüm eden yani savaş açan inkarcılara hitap ediyor.

Kuranda sadece ; mazlumları koruma (Nisa 75) kendini savunma (bakara 190) fitne(azab) baskı ve bozgunculuğun ortadan kalkması (bakara 190 - 193) için savaşmak vardır. 🌟

Burdan da anlaşılıyor ki tevbe 29 da savaş açan ve zulüm edenlere hitap ediyor.

Ayette "O ceza” diye meal ettiğim “el-cizye = الْجِزْيَةَ”, belli bir ceza demektir. Onun ne olduğunu ancak şu âyetten öğrenebiliriz: “ inkar edenler ile savaşta karşılaşınca boyunlarını vurun. Etkisiz hale getirince onları, sıkı güvenlik çemberine alın. Sonra esirleri karşılıksız ya da fidye alarak serbest bırakın ki savaşın ağırlığı kalmasın...” (Muhammed 47/4)

Savaşta küçük düşüp o cezayı elleriyle verecek hale gelmeleri, esir olmalarıdır. Ödeyecekleri ceza da karşılıksız serbest bırakılmayanların ödeyecekleri fidyedir..

[Gelenekte bu ceza "cizye ; islam toplumunda yaşayan inkarcıların, canlarının ve mallarının korunması amacıyla alınan vergi" olarak kabul edilir. Kurandan herhangi bir kanıtı yoktur ]

🌟 Enfal 39 " Fitne (azab /eziyet ) ortadan kalkıncaya ve din tamamen Allah´ın oluncaya kadar ONLARLA savaşın! SON VERİRLERSE şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını çok iyi görür."

Bu ayet bakara 193 gibidir.
'Fitne (azab /eziyet) ortadan kalkıp din Allahın oluncaya kadar ONLAR (?) ile savaşılmasını emir ediyor.'
Bu ayetteki "onlar (hum هم)" zamiri 36. Ayete atıf ediyor. ;
➡ Enfal 36 " Şüphesiz ki inkâr edenler mallarını, (insanları) Allah yolundan alıkoymak için harcıyorlar. Daha da harcayacaklar. Ama sonunda bu, onlara yürek acısı olacak ve en sonunda mağlûp olacaklardır. Kâfirlikte ısrar edenler ise cehenneme toplanacaklardır."

Burda onların insanları Allah yolundan alıkoymakta olduklarını yani eziyet ettiklerini söylüyor. 39. Ayetin devamında" son verirlerse, yani 36. Ayete atıf olarak "eziyete /Allah yolundan alıkoymaya son verirlerse" deniyor.
Eğer bu Ayette "onlarla savaşın" demek yerine "kâfirlerle savaşın" demiş olsaydı ; bütün kâfirleri kapsardı. Ancak "onlar" diyerek belli bir topluluğa (36. Âyete) atıf ediyor.

Enfal 56 "Onlar, kendileriyle antlaşma yaptığın, sonra her defasında hiç çekinmeden ahidlerini bozan kimselerdir."

[bu Ayette de o bahsi geçenlerin her defasında anlaşmayı bozdukları yazıyor]

Enfal 61 " Eğer onlar barışa yanaşırlarsa sen de BARIŞA YANAŞ"

Buna rağmen barış teklifi gelirse kabul etmesini emir ediyor :)

🌟 Muhammed 35" Onun için gevşeklik etmeyin de sizler daha üstün olacakken barış için yalvarmayın! Allah sizinledir ve asla sizin amellerinize kıymaz" (Elmalılı Hamdi yazır meali)

Bazıları bu ayeti cımbız yapıp "barışa çağırmayın" kısmını yazarak, islamın barış dini olmadığını iddia ediyor. Fakat Enfal 61 de "onlar barışa yanaşır ise SENDE BARIŞA YANAŞ" yazmaktadır.

Yani savaş açan taraf onlar oldukları için, barış teklifinin onlardan gelmesini ve bu şekilde barış olmasını istiyor. Çünkü savaşı başlatan onlar. Eğer onlarla savaş durumunda gevşeklik gösterip barışa davet edilse, güçlendikçe yine savaş açacaklar. Bunun için barış teklifinin onlardan (savaş açan taraftan) gelmesini istiyor. Teklif gelince de barışı emir ediyor.

🌟 Nisa 89 "Sizin de kendileri gibi inkar etmenizi istediler ki onlarla bir olasınız. ALLAH yolunda harekete geçinceye kadar onlardan kimseyi dost edinmeyin. Size karşı dönerlerse onları yakalayın, onları bulduğunuz yerde öldürün. Onları ne dost ne de yardımcı edinmeyin;"

Bunu yazanlar nedense sonraki ayeti yazmazlar. :)
Nisa 90.Ayet: Ancak kendileriyle aranızda antlaşma bulunan bir topluma sığınanlar yahut ne sizinle ne de kendi toplumlarıyla savaşmak (istemediklerin) den yürekleri sıkılarak size gelenler HARİÇ . Allah dileseydi onları başınıza belâ ederdi de sizinle savaşırlardı. Artık onlar sizi bırakıp bir tarafa çekilir de sizinle savaşmazlar ve size barış teklif ederlerse bu durumda Allah size, onların aleyhinde bir yola girme hakkı vermemiştir

🌟 Muhammed 4 " inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun. Nihayet onlara iyice vurup sindirince bağı sıkıca bağlayın (esir alın). Savaş sona erince de artık ya karşılıksız veya fidye karşılığı salıverin."

Ayetteki şu ifadeye dikkat edilmiyor ".. Savaş sona erince..."
Bu ifadeden anlaşılıyor ki ; bu ayet savaş durumundan bahsediyor. Ayetin bu ifadesini görmezden gelip sanki "bütün inkarcılara karşı savaşın" emri varmış gibi gösteriliyor.

🌟 bu yazdıklarım en çok cımbız yapılıp bağlamından koparılmış ayetlerdi.


Sonuç olarak Kuranda sadece ; mazlumları koruma (Nisa 75) kendini savunma (bakara 190) fitne(azab) baskı ve bozgunculuğun ortadan kalkması (bakara 190 - 193) için savaşmak vardır. 🌟

Onun dışında dini farklı kişilere bile savaş açmadığı sürece iyilik etme emri vardır. (Mumtehine Fussilet 34)
Barışı emir eder (Enfal 61)🌟

#bir_sorgulayan_muslumanin_gozunden

Hubeyb Öndeş

Kuranda düşünen organ kalp midir?

"kalpleri (?) vardır, düşünmezler" (Araf 179) (yazı tekrar düzenlenmiştir)

Kur'an'ın pek çok ayetinde "kalp" diye meal edilen "kalb قلب" kelimesinin manası nedir? 'düşünebildiği söylenen bu şey nedir?

Ateistlerin "kalp düşünür mü?" sorusuna genelde kalbin mecaz olduğu söylenerek cevap veriliyor. Ancak kelime köküne girerek ve kuran bütünlüğüne bakarak farklı bir cevap vereceğim 🙂

Kuranın kalp (قلب) dediği 'kan pompalayan organ /kalp' değildir . Çünkü kuranın hiçbir ayetinde bu manada kullanılmıyor. Kelime anlamı da bu tezi desteklemektedir.
Bulunduğu toplumda bu kelime "kan pompalayan organ /kalp" manası olarak kullanılıyor olmasından dolayı böyle bir yanılgı ortaya çıkıyor.

Örneğin ; bugün biz "akıl" kelimesini "beyin" için kullanıyoruz. Ancak toplumumuzda  "akıl" kelimesi  "kalp" için de kullanılıyor.
Asırlar sonraki insanlar da bu kelimeyi bizim de "beyin" değil "kalp" olarak kullandığımızı düşünüyor.

Bu örnek verdiğim olay, "kalb قلب" kelimesinde de yaşanıyor. çünkü kuranda  "kalb قلب" kelimesi  "kan pompalayan organ /kalp" manasında değildi..   ☺️

Kalb قلب kelimesinin manası, "döndürmek" demektir.
Şu ayetlerde kullanılmıştır ;
(Araf 125 Alimran 144, şuara 227)

Araf 125 "قَالُٓوا اِنَّٓا اِلٰى رَبِّنَا مُنْقَلِبُونَۚ"
"Onlar: Biz zaten Rabbimize DÖNECEĞİZ dediler"

(inne... munKALiBun  انا... منقلبون  [döneceğiz])

"peki döndürmek ile kalp(?) ne alaka?"
Kalp kelimesi için verilen manalardan birisi RUHTUR. İnsanın ruhu da çokça değişen/dönen olduğu için ruha "kalp" adı verilmiştir

En eski sözlüklerden birisi Ragıp isfehani bu kelime hakkında şunu söyler ;

🌟 "İnsanın 'kalbine' gelince, deniyor ki ; çokça değişken olduğundan dolayı bu adı almıştır. Kalbin eylemi veya özelliği olan RUH , ilim, şecaat vb manalarda 'kalb قلب' diye adlandırılır..

Ahzab 10 'kalbler gırtlaklara gelmiştir' ayetinde geçen kalb ise RUH anlamındadır......
Enam 25 tevbe 87 ayetlerinde ise 'kavram ve anlayış' olarak kullanılmıştır

Hac 46 'gözler kör olmaz lakin merkezdeki Kalbler kör olur'
Ayetinde gecen kalb kelimesi ise bir görüşe göre akıl, bir görüşe göreyse RUHTUR. Yalnız akıl diyenlerin görüşü isabetli değildir. Çünkü akıl için bu doğru değildir. Burdaki mecaz şuradaki mecaza benzer ;
Bakara 25 "altlarından nehirler akan cennetler"  Zira nehirler akmaz, akan şey sulardır.

Ahzab 66 'تقليب' çevirmek manasında kullanılmıştır.
Şuara 219 'تقلب' dolanmak dolaşmak demektir 🌟

En eski kuran sözlüklerinden birisi isfehani, kuranın hiçbir ayetinde "kan pompalayan organ /kalp" manası vermemiştir. Bu da "kuranda kalb kelimesinin 'kan pompalayan organ /kalp' manası yoktur" tezimi de doğrulamaktadır.

Ayrıca Bunu sadece kuran ayetleri ile de ispat edebiliriz;

Kaf 37 "Kesinlikledir ki bunda, KALBİ olan veya hazır bulunup kulak veren kimseler için bir öğüt vardır."
Sadece bu Ayette bile kalp (قلب) kelimesinin, kan pompalayan organ /kalp manasında olmadığı açıktır. Çünkü her insanda kan pompalayan ; kalp var. Burada sadece iman edenlerin sahip olduğu bir 'kalp' den bahsedilmiştir. Bu da kalp (قلب) kelimesinin kan pompalayan organ olarak kullanılmadığına kanıttır.

Ek bilgi olarak şunu da belirteyim;

Hac 46 "...gözler kör olmaz, lakin sudurda (🌟) olan kalpleri kör olur...


🌟Meallerde "göğüsler" anlamında meal edilen "Sudur صدور" kelimesi "sadr صدر" kelimesinin çoğuludur. Bu kelime için bilgi vermekte fayda var;
Bu kelime sadece "göğüs" anlamında değildir. Lisanul Arab, bu kelime için şunu söyler;
  ".. وصَدْر كل شيء: أَوّله.."
[sadr, her şeyin evveli/ilkidir]
Kuranda kasıt edilen "sadr صدر", göğüs anlamında olmayabilir. Bu anlamda olsa bile, ruhun manevi olarak göğüste bulunduğunu gösterir. Ek bilgi olarak belirtmek istedim..

#bir_sorgulayan_muslumanin_gozunden

(yazıda emeği geçen fatih'e teşekkürler)
Hubeyb Öndeş

Evreni 6 günde yaratan Tanrı neden kur'anı 23 yılda indirdi?

"Evreni 6 günde yaratan tanrı neden kur'anı 23 yılda indirdi?"

İlk olarak şunu belirteyim
🌟 "6 gün" bizim 24 saat saydığımız günlerden oluşan 6 gün değildir.

"yevm يوم" kelimesi eski sözlüklerde "dönem, çağ, evre" anlamında kullanılır. Bunu kur'an ayetleri ile de anlayabiliriz ;
Kur'an'ın pek çok ayetinde "kıyamet GÜNÜ (يوم القيامة)" ifadesi geçer (örnek :2/85)

Bu ayetlerde "gün" kelimesinin "dönem, zaman, evre" manasında olduğunu anlıyoruz. Çünkü kıyametin 24 saatlik bir zaman diliminden oluşmadığını biliyoruz.

Ayrıca bir diğer delil de Kur'an'a göre zaman görecelidir.
Bunu şu ayetlerden anlayabiliriz ;
Mearic 4 "süresi 50.000 yıl olan 1 günde ona yükselir"
Hac 47 "Allah katında 1 gün sizin saydığınız 1000 yıl gibidir"

Bilimsel olarak da ispat edilmiştir. Zaman görecelidir.
Arapçada 1000, 50.000 gibi sayılar çokluktan kinayedir. Bu ayetlerde 1 günün çok uzun yıllara denk olarak göreceli olduğu açıkça belirtiliyor.

Burdan anlaşılıyor ki ; 6 gün değil 6 evrede bir yaratılış vardır.

🌟 kur'an'ın 23 yılda inmesi bile mucizedir. Çünkü peygamber, kur'an'ın inişi esnasında her an ölüm riski ile yaşıyor. Pek çok savaşlara katıldığını, yaralandığını, kendisini öldürmeye teşebbüs edenlerin olduğunu biliriz. Peki kur'anı kendisi uydurmuş olsaydı, neden ölüm riski olduğunu bile bile 23 yıl gibi uzun bir süre beklesin ki?
O kadar savaşa katılmasına rağmen ölmüyor ancak kur'an'ın inişi Maide 3. Ayet " bugün dininizi kemâle erdirdim ve üzerinizdeki nimetimi tamamladım. Sizin için din olarak İslâm’ı beğendim.” ile tamamlandıktan sonra ölüyor. Bu olay bile tarihsel olarak mucizedir. Çünkü bu kadar uzun bir sürede kitabın inişi tamamlanmadan önce ölmesi ihtimali çok yüksekti. Ama 5/67 ayeti ile kendisinin korunduğunu bildirmişti ve gerçekten de korundu...
 #bir_sorgulayan_muslumanin_gozunden

Maide 33'te bahsedilen fesat nedir?

Maide 33'te bahsedilen "fesat فساد" nedir?

Maide 33'te şu ifade geçer "Allaha ve resulüne savaş açıp yeryüzünde FESAT (?) çıkarmaya çalışanların cezası ;öldürülmeleri  yahut sürgün edilmeleri (...)"

"fesat فساد" nedir? Bunu açıklamadan önce şunu belirteyim ;

Din karşıtı bazı ateistler bu Ayette bahsedilen "fesat" için, "inkarcı olmak, dini eleştirmek" olduğunu iddia ediyor. Bu şekilde de dini savaş dini gibi göstermeye çalışıyorlar. Kuran üzerinde bunun cevabını vereceğim.

Öncelikle Kuranda sadece ; mazlumları koruma (Nisa 75) kendini savunma (bakara 190) fitne(azab) baskı ve bozgunculuğun ortadan kalkması (bakara 190 - 193) için savaşmak vardır. 🌟

Onun dışında dini farklı kişilere bile savaş açmadığı sürece iyilik etme emri vardır. (Mumtehine 8 Fussilet 34)
Barışı emir eder (Enfal 61) 🌟

Yunus 99 "Allah dileseydi herkes hidayet bulurdu. Yoksa iman etmeleri için dine zorlayacak mısın?"

Bakara 256 "dinde zorlama yoktur"

 inkar etmek fesat ise neden bu Ayette "öldürün"  demiyor da zorlamanın yanlış olduğunu söylüyor?

Mümtehine 8 "Allah sizi dini uğrunda öldürmeyen   ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara iyilik yapmanızı ve adil davranmanızı yasaklamaz"

Savaşa teşebbüs etmediği ve çıkamaya çalışmadığı sürece iyilik etmeye müsaade olduğuna göre "fesat = inkar" demek bu ayetle çelişir.

Bakara 190 "size savaş açanlara karşı savaşın haddi aşmayın"

Savaş açıldığı sürece savaşın olduğunu söylüyor. Eğer "fesat =inkar" olsaydı 'savaş açanlara karşı savaşın' demez 'inkar eden herkesle savaşın:' derdi

Enfal 61"onlar barışa yanaşır ise sende BARIŞA YANAŞ "

Bu ayette savaşta olunan bir topluluğun barış teklif etmesi sonucu barışı emir ediyor.

"inkâr edenlere fesatçıdır" mantığına göre bu âyetin olmaması gerekiyordu. Çünkü bu mantığa göre ;inkar da olduğu sürece barış istese de savaş olacak (!) :)

Nisa 140. "Allahın ayetleri ile ALAY EDİLEN bir ortamda onlar başka bir söze geçinceye kadar onlarla oturma"

Eleştiriyi geçin ; doğrudan Allahın ayetleri ile alay olmasına rağmen "onlarla savaşın" demiyor.
Bu ayetten dolayı "Fesat = eleştiri" olamaz.

Peki fesat nedir? ;
Fesat فساد, barışın tam zıttıdır.
Şu ayetleri kontrol ediniz;
2:11
2:30
2:205
7:56
26:152
➡ Kasas 4 ": Firavun, (Mısır) toprağında gerçekten azmış, halkını çeşitli zümrelere bölmüştü. Onlardan bir zümreyi güçsüz buluyor, bunların oğullarını yok ediyor kızlarını ise sağ bırakıyordu. Çünkü o FESAT ÇIKARANLARDANDI."

Burdan da anlaşıldığı üzere
; fesat فساد" yeryüzünde bozgunculuk, haksız yere cana kıyma, masum insanlarla savaşmak , "

Maide 33. Âyette bu şekilde bozgunculuk çıkaranlara verilecek cezayı anlatıyor.
Birde sonraki ayete bakalım :)
➡ Maide 34. ": Ancak, siz kendilerini yenip ele geçirmeden önce TEVBE EDİP HATASINDAN VAZGEÇENLER HARİÇ. biliniz ki Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir."

Yani bu şekilde bir bozgunculuk, savaş  çıkarmaya çalışıp, kendileri yakalanmadan önce hatasından vazgeçenlere ceza olmadığını söylüyor. :)

🌟 sonuç olarak Maide 33 terör suçunun cezasıdır.
Bu görüşüme bazı ateistlerin" 1400 yıldır kimse anlamadı bir tek sen mi anladın? "diyeceklerini duyar gibiyim :) 1400 yıllık ehli sünnetin kabul ettiği tefsirlerden Maide 33. Ayetin iniş sebebi hakkında görüşler ;
 ➡ fesat nedir?
Âyet-i kerimede geçen "Yeryüzünde fesat çıkarırlar." ifadesinden mak­sat, Allah tealanm yarattığı yeryüzünde mümin kullarının veya zımmilerin yol­larını keserek haksız yere ve düşmanca, onlann mallarını alarak onlann ırz ve namuslarına edepsizce saldırarak onlara karşı isyan ederler ve bozgunculuk ya­parlar." demektir.

 İniş sebebi ;
- Enes b. Malik, Said b. Cübeyr, Cerir b. Abdullah, Urve b. Zübeyr ve Süddİ´den nakledilen diğer bir görüşe göre bu âyet-i kerime, Ukl veya Ureyne kabilelerinden, önce müslüman olup sonra dinden dönen, Allah´a ve Resulüne karşı savaş açarak Resulullah´ın çobanını öldürdükten sonra ganimet mallarını sürüp götüren bir kavim hakkında nazil olmuştur


Kaynak ;Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Hisar Yayınevi: 3/272-280.

#bir_sorgulayan_muslumanin_gozunden

İlk müslüman kimdir?

Zümer 12 enam 163 ve birkaç Ayette farklı kişilerin "ilk müslüman" olduğu söylenir. Bu konuda zaten ateistler tarafından çelişki iddia edilen bir konudur.

"ilk müslüman kimdir?" sorusuna genellikle "her peygamber kendi kavminin ilk müslümanıdır" şeklinde cevap veriliyor.
Ancak "ilk اول" kelimesinin manasını incelemediğimizi düşünüyorum.
Attığım ekran görüntüsü Ragıp isfehani'ye aittir. "ilk" olarak meal edilen "evl اول" kelimesinin manasından bahsediyor.
Evl اول kelimesinin manası "uyulacak kişi, önder " manasında olduğunu söylüyor



Zaten kuranda bu şekilde kullanımı da mevcuttur.

Örneğin Nisa 59 'da " وَاُو۬لِي الْاَمْرِ مِنْكُمْۚ [sizden olan emir ÖNDERLERİ]"


Enam 163 ve Araf 143 "ben Müslümanların ilkiyim" ayetlerini isfehani "ben iman ve İslam konusunda UYULACAK kişiyim" olarak yorumluyor.
Yani bu soruya cevaben "her peygamber kendi kavminin ilk ÖNDERİDİR" diyebiliriz.

#bir_sorgulayan_muslumanin_gozunden
Hubeyb Öndeş

tanrı neden insan ile uğraşsın? Neden kendisine inanmadı diye cehenneme atsın?

Sık sorulan bir nonteist sorusuna özetle cevap vereyim.

"Bu kadar Galaksiyi yaratacak kadar büyük bir güç (tanrı) neden insan ile uğraşıyor? Neden kendisine inanmadı diye cehenneme atsın?"

İlk olarak şunu belirtmek isterim ;
Eğer yaratıcının gözünde Küçüklük değersizliği gösteriyor olsaydı, insandan çok daha küçük olan mikro alemi yaratmakla, DNA kodlarını yazmakla uğraşmazdı. Biz biliyoruz ki ; çıplak gözle göremediğimiz mikro (atom altı) bölümü, bizim gözümüzle gördüğümüz evrenden daha da geniştir :) bir nevi hepimizin içinde binlerce dünya var.

Bu demek oluyor ki ; yaratıcının (Allah'ın) gözünde küçüklük değersizliği göstermiyor.

Mikrodan makroya dna bile herşeyi ince bir şekilde dizayn eden tanrının insanla uğraşması şaşılacak bir şey değil, aksine evrendeki her şeye bir amaç veren tanrının, insanı umursamıyor, onu boşu boşuna yaşa ve öl diye yaratıyor, hiçbir sorumluluk vermiyor olması mantıksızdır. :)
Zaten kur'an'da bütün evrenin sadece insan için yaratıldığına dair bir ifade yoktur. Başka gezegenlerde başka canlılar da olabilir..

🌟 neden tapılmasını istiyor? Neden inanmayanları cezalandırıyor?

➡ İlk olarak Allah'ın emir ve yasaklarına bakalım. Çünkü "inandık" demeyle cennete girilmiyor (Ankebut 2). İnananların itaat etmesi emir istenir (Nisa 59)

Yaratıcımız Neyi emir ediyor? Neyi yasaklıyor? Bu emir ve yasaklarında dünyanın zararına bir şey var mı? Yok. Verdiği emir ve yasaklar dünyanın ve insanlığın iyiliği için. Dünyanın daha yaşanılır bir yer olması içindir.

Neyi emir ediyor ve yasaklıyor ;

İyiliği emir et, kötülükten alıkoy, zekâtı ver, ihtiyaçtan fazlasını yoksullara yetimlere ver[9/71] zulüme karşı savaş, [4/75, 1/190], insanlara güzellikle söz söyle, anneye babaya iyi davran, kadınlar ile iyi geçinin, [4/19] barış isteyin [8/61]
Zina ve kumar yasak, [5/90, 17/32] iyiliği engellemek yasak [50/25], haksız yere öldürme [17/33]yeryüzünden bozgunculuk çıkarmak yasak,dine zorlamak yasak,[10/5] dinin İçinde de zorlama yasak, [2/256]( örnekler çoğaltılabilir)

İnanmayan insan bu kurallara uymaz. Bulunduğu toplumun kurallarına veya kendi arzularının kurallarına boyun eğer.
Bulunduğu toplum insanlığın zararına olan şeyleri doğru kabul ediyor olsa bile buna boyun eğer. Çünkü İnsanın yapısı budur :)

İşte! Bu yüzden yaratıcımız sadece kendi kurallarına boyun eğmemizi ister ki ; başka şeylere boyun eğip de kaos bir dünya hayatı yaşanmasın.

İnsanın, yaratıcının kanunlarına inanması ve ona teslim olması için ;
Korku + ödül gerekir.
Bu yüzden yaratıcımız, cehennem ile korkutur , cennet ile müjdeler.

"peki bir ateist iyi olamaz mı?" sorusu akla gelebilir.
Elbette ki iyi olabilir.
Ancak ; "yaşayacağım sadece bu dünya hayatı var." diyen birine 'zulüme karşı canıyla mücadele' etmesi için savaşa kim çağırabilir?
"iki tarafın da rızası var zina yanlış değildir" diyen birine zinanın yanlış olduğunu kim anlatabilir?


#bir_sorgulayan_muslumanin_gozunden


Hubeyb Öndeş

"kâfirleri dost edinmeyin" ayeti. Kurana göre kafirlere iyilik edilir mi?

Birinin ateist olması sizin ona düşman olacağınız, iyilik ;arkadaşlık etmeyeceğiniz anlamına gelmez.
Kuran buna müsaade eder ;

➡ Mümtehine 7" Olur ki Allah sizinle düşman olduklarınız arasında yakında bir dostluk meydana getirir. Allah gücü yetendir. Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir."
🌟
➡ Mumtehine 8 "Allah sizi dini uğrunda öldürmeyen (قتل k-t-l) ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara iyilik yapmanızı ve adil davranmanızı yasaklamaz. Çünkü Allah adil olanları sever"
🌟
➡ Fussilet 34 "iyilik ile kötülük bir olmaz kötülüğü iyilik ile def et. Bakarsın ki sana düşman olan kişi çok yakın bir dost olur"

[Mumtehine 8i çoğu meal "din uğrunda savaşmayan" şeklinde meal etmiş ama Ayette "harp" değil "katl (öldürmek)" yazıyor. Bu yüzden bu şekilde meal ettim :) ]

Bu ayetlere göre bir ateist bizi öldürmeye ve yurttan çıkarmaya çalışmadığı sürece iyilik etmeye müsaade vardır :)

Kimler ile dostluk edilmez?
Bu ayet yeterince açıklıyor ;
➡ Mümtehine 9.Ayet: Allah, yalnız sizinle din uğrunda savaşanları, sizi yurtlarınızdan çıkaranları ve çıkarılmanız için onlara yardım edenleri dost edinmenizi yasaklar. Kim onlarla dost olursa işte zalimler onlardır.

Kuranda geçen diğer "yahudiler ve hristiyanlari dost edinmeyin" "kâfirleri dost edinmeyin" ayetleri de Mumtehine 9 ile bağlantılıdır.

Ayrıca Ayette "dost" diye çevrilen kelime "veli" şeklinde geçer.

Veli /dost edinmek onu rehber edinmektir. Tıpkı şu Ayette yazdığı gibi ;

➡ Allah, inananların velisidir , onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlere gelince, onların dostları da tâğuttur, onları aydınlıktan alıp karanlığa götürürler. İşte bunlar cehennemliklerdir. Onlar orada devamlı kalırlar.
(Sure No:2 Ayet No :257)

#bir_sorgulayan_muslumanin_gozunden
Hubeyb Öndeş

Bakara 62 sadece müslümanlar mı cennete gider?

Sadece müslümanlar mı cennete gidecek?

Öncelikle şunu belirteyim ;
🌟 Bakara 111.Ayet: (Ehl-i kitap:) Yahudiler yahut hıristiyanlar hariç hiç kimse cennete giremeyecek, dediler. Bu onların kuruntusudur. Sen de onlara: Eğer sahiden doğru söylüyorsanız delilinizi getirin, de.

Kuran bu ayeti ile "sadece yahudiler ve hristiyanlar cennete girecektir" diyen ehli kitaba karşı "bu onların kuruntusudur" derken, Müslümanların da "sadece müslümanlar cennete girecektir" demesi  doğru değildir..

Bu dediğime karşılık genelde "ayetlerimizi inkar edenler cehennemdedir," (Zümer 63)
gibi ayetler ile "sadece müslümanlar cennete girecektir" şeklinde itirazlar ediliyor.

Ancak gözden kaçırılan nokta şudur ;
Bir şeyi inkar etmek için onun mesajının size ULAŞMIŞ olması gerekir. :)

Zaten kuranda bu konuda ; İsra 15 "biz hiçbir kavme 'mesajı ileten' (resul رسول) göndermeden azap etmedik" demektedir.

🌟 bu ayet genel meallerde "peygamber göndermeden azap etmedik" şeklinde meal ediliyor. Ancak ilgili Ayette "Nebi نبي" değil "resul رسول" yazmaktadır.
Resul رسول kelime anlamı "mesajı ileten, uyarıcı" demektir. Kuranı Kerim mushaf olarak 'mesajı ileten' konumundadır. Kuranın mesajı anlatıldığı sürece, işiten kişiye resul (mesajı ileten) ulaşmış olur

Yani kişiye kur'an'ın mesajı gelmedi ise ona cezanın olmadığını belirtiyor.

➡ Bakara 62" muhakkak ki ; iman edenlerden yahudilerden Hristiyanlardan ve sâbiîlerden de Allaha ve ahiret gününe iman edip Sâlih amel işleyenler için Rableri katında mükâfatlar vardır. Onlar için herhangi bir korku yoktur onlar üzüntü çekmeyeceklerdir"

Ayetin ilk kısmında "emenu آمنوا [iman edenlerden]" şeklinde başlamaktadır.

Bu iman edenler için 3 şart sayılıyor ;
Yaratıcıya iman (1)ahirete iman (2)ve iyilik yapmak (3)
Bu 3 şart olduğu sürece onların da cennetlik olduğunu belirtiyor :)

Bu ayette bunu destekler ;
➡ Bakara 112.Ayet: Bilâkis, kim iyilik eden olarak yüzünü Allah´a döndürürse (Allah´a hakkıyla kulluk ederse) onun ecri Rabbi katındadır. Öyleleri için ne bir korku vardır, ne de üzüntü çekerler.

Sonuç olarak ; eğer birisi kuranın mesajına ulaşmadı, onu kendi dilinde okuyamadı ise yaratıcıya ve ahiret gününe şirk koşmadan iman edip , iyilik yapan birisi ise cennete gider.

Unutmayın ; "Allah kimseye gücünden fazlasını yüklemez" (bakara 286)

#bir_sorgulayan_muslumanin_gozunden
Hubeyb Öndeş

Kuranda anlatılanlar eski kitaplarda yazıyor muydu? Mucizeler eski kaynaklardan alıntı mı?

Kuran mucizelerine ve kuranda anlatılan olaylara karşı ateistlerin "önceki kaynaklarda zaten yazıyordu. Kuran bunları alıntı yaptı!" iddiası geçersizdir

Öncelikle şunu belirteyim ;
Ala 18-19 ayetlerinde kuran der ki
"şüphesiz bu (anlatılanlar) öncekilerin suhuflarında da Musa ve İbrahimin suhuflarında da vardır" diyor.

Bu yüzden eski kaynaklarda kuranda yazan bazı bilimsel şeylerin ve benzeri, aynı olayların yazılı olmasında şaşılacak bir şey yoktur.

Bakara 4 "onlar sana inene de senden ÖNCE İNDİRİLENLERE DE iman ederler"
Öncekilerin de Allahın indirdiğini belirtiyor. Bu yüzden benzerlik ve ortak noktaları mutlaka olacaktır

Ahzab 62 "Allahın geçmişten gelen kanunu budur Allahın kanununda değişme göremezsin"

Kanun ve olaylar herşey aynı iken, eski kaynaklarda, kuranda anlatılan olayların aynısının olmasından başka ne beklenebilir? Allah en başından beri vahiy gönderdi ise benzerlik olması, hepsinin tek elden (Allahtan) geldiğine kanıttır

Mucizeler konusunda ;kuranın bu kitaplardan alıntı yaptığını düşünmek de saçmadır
Çünkü ;
Kuranın bulunduğu çağda herhangi bir konuda binlerce iddia varken kuranın bunların arasında sadece doğru bilgiyi seçmesi imkânsız.

Mesela hiç eğitim almadığınız bir sınava girdiniz, karşınızda 100 tane soru koysalar her biri içinde 1000 tane seçenek koysalar  bunların hepsini de doğru işaretleme şansınız yok. Çünkü elinizde o bilginin doğru veya yanlış olduğunu belirleyecek bir şey yok.

Kuranın bulunduğu çağda da böyleydi. Hz Muhammed bunlardan doğru olanları seçecek imkana sahip değildi.

Bulunduğu çağda  kozmoloji doğa ve yaratılış hakkında o kadar çok konuşup bulunduğu çağın yüzlerce yanlış bilgisine rağmen günümüz bilimine zıt herhangi bir ayeti olmayan aksine isabetli ve bağdaşabilen ayetleri olan bir kitap yazması da imkansızdı
Sadece bu olay bile kuranın insan elinden çıkmadığına kanıttır! 🌟
#bir_sorgulayan_muslumanin_gozunden


Hubeyb Öndeş

Kuranda kadının yeri, kuranda kadın ve erkek eşit midir?

Kuranda kadın ve erkek eşit midir?

Ateistlerin genellikle eleştirdiği ; şahitlik, miras, çok eşlilik vb konulara kısaca cevap verdiğim bu yazımı sonuna kadar okumanızı tavsiye ederim

Kuran yaratılış açısından farklılıkları olduğundan dolayı kadınları koruma altına almıştır.
Bundan dolayı da "erkekle kadınların üzerinde koruyucu ve gözetleycidirler (kavvem)..." (Nisa 34) buyurmuştur.

Bu farklılıklar ve kadının nasıl koruduğuna dair eleştirilere ayetler ile cevap vereceğim.

🌟 ilk olarak Kuranda kadına yönelik pozitif ayrımcılık;

➡ “… İyi kadınlar, Allah itaatkar olur ve Allah’ın onları korumasına karşılık yalnızken kendilerini koruyanlardır… ” (Nisa 4/34)

Allahın kadınları koruması; kadınların ihtiyacı olan herşeyi erkeğin omuzuna yüklüyor olması, kadına mehir vermesi, ve şudur ;


“Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı içinizden dört şahit getirin…” (Nisa 4/15)

“İffetli kadınlara zina suçu atan sonra dört şahit getiremeyenlere seksen değnek vurun ve şahitliklerini ebediyen kabul etmeyin. Onlar yoldan çıkmış kimselerdir.” (Nur 24/4)

“Karılarına zina suçu atan ve kendileri dışında şahitleri olmayanlardan birinin şahitliği, kesinkes doğru söylediğine dair dört defa Allah’ı şahit tutması ile olur.

Beşincisinde, eğer yalan söylüyorsa Allah’ın lanetine uğramayı diler.

Kadından o azabı (100 değnek cezasını) giderecek olan şu şekilde dört defa şahitlik etmesidir:” Allah şahit, kocası kesinkes yalan söylüyor.

Beşincisinde: “Kocası doğru söylüyorsa Allah’ın gazabına uğramayı diler” (Nur 24/6-9)

Bir erkeğin bir kadına zina isnat etmesi durumunda, ; 4 şahit istiyor, eğer şahit yoksa zina isnat eden erkeği iftiracı sayıp 80 sopa ceza veriyor.

Ve kadın 4 defa yemin ederse cezadan kurtuluyor.

Bu koruma sadece kadınlara yönelik bir pozitif ayrımcılıktır. :)

🌟 kadın ve erkeği denk tutan ayetlerden ;

Tevbe 71 "mümin KADINLAR ve ERKEKLER birbirlerinin dostlarıdırlar. Onlar iyiliği emreder, kötülükten alıkorlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler..."

[burda kadın ve erkeğin birbirlerinin velisi /dostu olduğunu belirtiyor]

Tevbe 44 "Allah´a ve ahiret gününe iman edenler, mallarıyla canlarıyla Cihad etmekten senden izin istemezler. Allah takvâ sahiplerini pek iyi bilir"

. cinsiyet ayrımı yapmadan Cihad /müdafaa /din uğrunda uğraşmak emri veriyor.
[Cihad جهد kelime anlamı '' çabalamak" demektir. Savaşmak değildir. Savaşmak ve öldürmek kuranda "harb حرب" ve "katl قتل" olarak geçer]
🌟 miras paylaşımında kadının 1 alması ;
➡kuran evin geçimini, kadının ihtiyacı olan herşeyi erkeğin omuzuna yüklüyor, (bakara 233) üstüne evlenirken erkeğin kadına mehir vermesini emir ediyor. (Nisa 24-25)
Kadınını bu şekilde bir sorumluluğu olmadığı için mirastan kadının 1 erkeğin 2 almasını vasiyet eder.

Bu oldukça adil bir emirdir.
Ateistlerin iddia ettiğinin aksine ; eğer kadın ve erkek mirastan ikisi de eşit almış olsaydı, erkeğin mehir vermesi ve kadınları gözetleyci olmasından dolayı erkeklere adaletsizlik olurdu :)

🌟 çok eşlilik.
➡ Çok eşlilik için iki şart vardır.
1- ilk eşin rızası gereklidir.
2- yetimlere bakma durumu varsa geçerlidir.


1- Nisa 128.Ayet "Eğer bir kadın kocasının NÜŞUZUNDAN (terk etmesinden) yahut kendisinden İRAD (yüz çevirmesinden) etmesinden endişe ederse, aralarında bir sulh yapmalarında onlara günah yoktur. Sulh (daima) hayırlıdır. Zaten nefisler kıskançlığa hazırdır. Eğer iyi geçinir ve Allah´tan korkarsanız şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır."

Nüşuz نشز ve irad إعراض ; burada erkeğin kadını terk etmesi, başka bir eş alması, başka bir kadında gözü olması anlamında kullanılmıştır.
 Zaten ayetin Devamındaki "... Nefisler kıskançlığa hazırdır.." ifadesi, sonraki iki ayetin ayrılık hakkında olması da bunu destekler;
➡ 129 "eşler arasında ne yaparsan yap aralarından adaletli olamazsın..",
 ➡ 130 "eşler birbirinden ayrılırsa.."
Ayrıca geleneğin kabul ettiği tefsirler ve hadisler bile, bu ayetin "erkeğin kadını terk etmesi, başka bir eş alması" olayı üzerine indiğini kabul etmemektedir.
Erkeğin başka bir kadın alması isteği üzerine, kadına "anlaşma yap" deniyor, kadın anlaşamaz ise 130. Ayet gereğince boşanabilir..


2- bu konuda ilk olarak "ahlaksızlık" eleştirisine cevap vereyim ;
Bazı ateistler birden fazla evliliğin "ahlaksızlık" olduğunu iddia ederler. Ancak ahlak topluma ve zamana göre DEĞİŞKEN bir şeydir.
Bulunduğumuz coğrafyanın "ahlak" kuralları ile diğer coğrafyaların ahlak kurallarına "ahlaksızlık" demek mantıksızdır.

Örneğin ülkemizde bazı toplumlara göre akraba evliliği doğru, bazı toplumlara göre ise yanlıştır.
Bu toplumlar birbirlerine "ahlaksızlık" isnat edemezler :)

Ahlakın göreceli olduğunu anladığımıza göre kuranın "çok eşlilik" konusuna hangi durumda müsaade ettiğine bakalım ;

Nisa 2-3 ayetleri bir bütün olarak okunursa yetimlere bakma durumundan bahsediyor ;

Nisa 2.Ayet: Yetimlere mallarını verin, temizi pis olanla değişmeyin, onların mallarını kendi mallarınıza katarak (kendi malınızmış gibi) yemeyin; çünkü bu, büyük bir günahtır.

 Nisa 3.Ayet :Yetimler hakkında adaletli davranamamaktan korkuyorsanız uygun gördüğünüz kadınlarla ikişer, üçer, dörder evlenebilirsiniz. Onlara eşit davranamamaktan korkuyorsanız bir tane alın veya sahip olduklarınız ile evlenin

3. Âyette " - Yetimler hakkında adaletli davranamamaktan korkuyorsanız.." diye başlıyor.
Yani yetimlere bakma gibi bir durum varsa onlara bakması için aralarında adaletli olma şartıyla 4 taneye kadar müsade ediyor.

129. Ayetinde "Ne kadar isteseniz de kadınlara eşit davranamazsınız. Öyleyse tamamen birine yönelip de diğerini askıdaymış gibi bırakmayın." diyerek tek evliliğin ideal olduğunu belirtiyor.

Bazıları "neden (bu gibi durumlarda) erkekler birden fazla evlilik yapıyor da kadın birden fazla erkek ile evlenemiyor?" şeklinde soruyor.
Fiziksel açıdan birden fazla evlilikte erkeğe herhangi bir zararı yoktur. Ama kadın için vardır..

🌟 itaat konusu (Nisa 34) ;
➡ Kuranda kadının erkeğe, erkeğin de kadına itaati yoktur istişare vardır ;
Şura 38.Ayet: " Onların işleri, aralarında danışma iledir."

:itaat sadece Allaha'dır.

Bu dediğime karşılık yazılacak ayet Nisa 34.

“Erkekler kadınları gözetirler. Zira ALLAH herbirine farklı yetenekler ve özellikler vermiştir. Nitekim erkekler evin geçiminden sorumludur. Erdemli kadınlar, İTAATKAR (ganitet)[🌟] ve ALLAH’ın korumasını emrettiği (onur ve iffetlerini) tek başlarına bile olsalar korurlar. Nüşuz etmesinden /kalkıp gitmesinden endişe duyduğunuz kadınlara öğüt verin, yataklarınızı ayırın ve onları (orada) tutun eğer size gönülden gelerek itaat ederlerse [🌟] onlara karşı bir yol aramayın. ALLAH Yücedir, Büyüktür.”

Ayette itaat iki defa geçiyor ;
İlkinde "iyi kadınlar ; itaatkar olup, (ganitet), Allahın korumasını emir ettiği şeyi korurlar"

 Burda geçen "ganitet (itaatkar kadın)" ahzab 35e göre "Allaha itaat eden kadın" demektir.
Eğer "ganitet" erkeğe itaat eden kadın diyorsanız ahzab 35 de "ganitin(itaat eden erkek)" ifadesi de kadına itaat eden erkek olur

Böyle bir mantıksızlık olamayacağına göre
Ganitin = Allaha itaat eden erkek
Ganitet = Allaha itaat eden kadın.

2. kısımda geçen itaat "size itaat ederlerse" diyor. Ama Burdaki itaat "senin emrine itaat ederse" anlamında değil. "nüşuz" üzerine bina ediliyor.

Ayeti o kısmında "nüşuz(?) etmesinden korktuğunuz kadınlara nasihat ederek yatağında yalnız bırakın ve onları (orada) tutun . Eğer size İTAAT EDERLERSE ONLARA KARŞI BAŞKA BİR yol aramayın" diyor

Nüşuz "kalkıp gitmek" demektir. Mesela mücadele 11 de "size KALKIN (nüşuz) denildiği zaman..." diyor.

Yani Burdaki itaat; kadın kalkıp gitmekten /boşanmaktan vazgeçerse anlamında "itaat ederlerse" deniyor.

Sonuç olarak kuranda kadının erkeğe, erkeğin kadına itaati yoktur. İstişare vardır

🌟 kuranda kadın ve erkek şahitliği
➡ Zina şahitliğinde ; kadın da erkek de 4 defa yemin ederse cezadan kurtuluyor (Nur 8-9)
Bu konuda kadının şahitliği erkeğin şahitliği ile eşit tutulmuştur. Eğer kadın ve erkek eşit olmasaydı, kadın 4 değil, 8 (erkeğin iki katı) defa yemin etmesi gerekirdi

Talaka kadın - erkek ayrımı yapılmadan 2 şahit istenir (talak 2)

Zina şahitliğinde 4 şahit istenir ve cinsiyet ayrımı yapılmaz (Nisa 15)

Vasiyet meselesinde 2 şahit istenir ve yine kadın - erkek ayrımı yapılmaz (Maide 106)

Bakara 282'de "iki kadın ve bir erkek" şahitliğinin sadece "daha sağlam" olduğunu söyler. Diğer türlü şahitliğin geçersiz olduğunu değil..

Sonuç olarak kuran, kadın ve erkeği konumuna göre eşit tutmuştur 🙂

Zaten Allah katında ve alacakları mükâfat açısından ikisi de eşittir ;

➡ Bunun üzerine Rableri, onların dualarını kabul etti. (Dedi ki:) Ben, erkek olsun kadın olsun -ki hep birbirinizdensiniz- içinizden, çalışan hiçbir kimsenin yaptığını boşa çıkarmayacağım. Onlar ki, hicret ettiler, yurtlarından çıkarıldılar, benim yolumda eziyete uğradılar, çarpıştılar ve öldürüldüler; andolsun, ben de onların kötülüklerini örteceğim ve onları altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Bu mükâfat, Allah tarafındandır. Allah; karşılığın güzeli O´nun katındadır.
(Sure No:3 Ayet No :195)

Erkek olsun, kadın olsun, her kim de mümin olarak iyi işler yaparsa, işte onlar cennete girerler ve zerre kadar haksızlığa uğratılmazlar.
(Sure No:4 Ayet No :124)

#bir_sorgulayan_muslumanin_gozunden
Hubeyb Öndeş

Ahzab 50 51 52 53 cevabı neden peygamber ile ilgili ayetler var

İlk olarak şunu belirteyim ;

🌟 Bir kitapta yazarın kendi faydasına sözler olması veya olmaması, kitabın gerçek veya uydurma olduğunu göstermez.

Birisi elçi olduğunu iddia etse, bir kitap yazıp kitabında herkese bir şeyleri helal edip kendine haram etse hiç birimiz "bu Adam Allahın elçisi" demeyiz :) aksine "zeki adam! Uydurmuş olduğu belli olmasın diye böyle yapmış " deriz.

Peki 1400 yıl önceki hz Muhammed mi zeki değil? :) milletin eleştirisine maruz kalacağını mı düşünemedi? 23 yıl boyunca daha ortada kitap yokken kuran ayetlerini okuyor, hiçbir sözü bir önceki ile çelişmiyor bulunduğu çağın yüzlerce yanlış bilgisine rağmen günümüz bilimine zıt herhangi bir ayet söylemiyor, aksine isabetli ve bağdaşabilen ayetler söylüyor.
Ölümünden sonra bile milyonlarca kişiyi kendisine inandırmayı başarmış.
bu kadar zeki bir adam mı bunu düşünemedi?
Hiçbir ateist, peygamberin zeki biri olmadığını iddia etmez. :)

Kısacası kitapta yazarın lehine veya aleyhine ayetler olması, bir şey ispat etmez. Kitabın kanıtı varsa (ki zaten kur'an'ın var) iman edilir.

Akla "bu ayetler ne işe yarıyor?" sorusu gelebilir.
Bu ayetler tarihsel bilgilerin doğruluğu için kriter sağlıyor. Bazen de evrensel mesajlar içeriyor. Ayetleri inceleyelim ;

🌟 Ahzab 50 :
[1]"Ey peygamber, Biz, sana; Mehirlerini vermiş olduğun eşlerini, Allah'ın sana ganimet olarak verdiklerinden sahip olduğunu, amcanın kızlarından, halalarının kızlarından, dayının kızlarından, teyzelerinin kızlarından seninle birlikte hicret etmiş olanları helal kıldık.

[2] birde inanan bir kadın eğer kendisini peygambere bağışlar da, peygamber de onunla evlenmek isterse onu, sadece sana,(helal kıldık) diğer inananlara değil. Onlara eşleri ve sahip oldukları hakkında neleri farz kıldığımızı biliyoruz. Bunlar, sana bir darlık olmaması içindir. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir."

➡ ayetin 1. Kısmı sadece peygamberi değil, bütün inananları kapsar.
 2. Kısım ise sadece peygamberi kapsar.

Bu ayette peygambere ve inananlara, ; hicret eden kadınların bekar olanlarını ortada kalmamaları, can ve mal güvenliğini sağlamaları, namusunun korunması amaçlı olarak nikahına almalarına müsaade olduğunu söylüyor.
Çünkü bu bahsedilen kadınlar, mülteci kimselerdir. Can, mal ve namus tehlikesi söz konusudur. Bu ayette bu durumda olan kadınların koruması için bu hükmü vermiştir.
Bazı ateistler peygamber için "bu sözü kendisi ihtiyacı olduğu için uydurmuş" diyor. Ancak peygamber burda sayılan kadınlardan hiçbirisi ile EVLENMEDİ :) Zeynep hariç. (ahzab 37) eğer ihtiyacı için uydurmuş olsaydı mutlaka hepsiyle evlenmesi gerekirdi. Bu da zaten, ayetin ilgili kısmının peygamberi değil de inanan herkesi ilgilendirdiğine kanıttır,
🌟 Ahzab 51;
 Onlardan dilediğini geri bırakır, (nikahına almaktan vazgeçersin) dilediğini (nikahına) alırsın. Bıraktıklarından (nikahına almaktan vazgeçtiğine) arzu ettiğinde (nikahına almakta) sana günah yoktur. Onların gözlerinin aydın olması, üzülmemeleri ve kendilerine verdiğinle hepsinin hoşnut olmaları için en elverişli olan budur. Allah, kalplerinizdekini bilir. Allah, herşeyi bilir, halimdir.

➡ bu Ayeti bazı mealler "ilişki sırası" şeklinde bir algı vermiştir. Ancak bu ayet 50. Âyette sayılan kadınların nikâhlanmasından bahsediyor.
(Hasan Basriden rivayet edilen bir görüştür) bu görüş, bağlamına oldukça uygundur.

🌟 Ahzab 52 :Bundan sonra artık başka kadınlarla evlenmen, sahip oldukların hariç , güzellikleri hoşuna gitse bile, bunların yerine başka hanımlar alman sana helâl değildir. Allah her şeyi gözetler.

Bu ayetle de 50. Âyette sayılan kadınların dışındakiler yasaklanıyor.
Ayetin "güzellikleri hoşuna gitse bile" ifadesi, kadını aşırı derecede kapatıp yaşantısına engel olan ve bunu "dinin emri" adı altında yapan zihniyete cevap oluyor.
Çünkü hayatına engel olacak derecede kapatılan, bir kadında "güzellikten" bahsedilemez. Zaten örtünme konusunda kuranın hükmü ortadadır (Nur 31)

🌟 Ahzab 53;
"Ey iman edenler, Peygamberin evlerine, vaktine dikkat etmeksizin ve yemek için izin verilmedikçe girmeyin; ancak çağrıldığınızda girin, yemeği yediğinizde de hemen dağılın; sohbet etmek için de izinsiz girmeyin! Çünkü o, peygambere eziyet veriyor, sizden utanıyor; ama Allah, gerçeği söylemekten sıkılmaz. Bir de hanımlarına, gerekli birşey soracağınızda bir perde arkasından sorun! Öyle yapmanız, hem sizin kalpleriniz hem de onların kalpleri için daha çok temizdir. Sizin, Allah'ın peygamberini incitmeye hakkınız yoktur; arkasından hanımlarını nikahlayamazsınız da. Çünkü, bunlar, Allah katında çok büyük bir günahtır."

➡ bu Ayette edep ve ahlak dersi veriyor.
Peygamber ne konumda? Ev sahibi
Müminler ne konumda? Misafir.
Ayette misafire hitaben " vakit gözetmeden izinsiz birinin evine gitmeyin, yemeğinizi yiyince dağılın. Ev sahibi bunu söylemekten çekinir, eşinden bir şey isterken perde arkasından isteyin, olur ki ev sahibi bundan rahatsızlık duyar" diyerek edep ahlak dersi veriyor.

Ayetin Son kısmında "onun eşleri ile evliliğiniz helal olmaz olmaz" demektedir.

Ahzab 6 "peygamberin eşleri müminlerin anneleridir"
Müminlerin manevi olarak anneleri konumunda oldukları için evlilik yasaktır.

#bir_sorgulayan_muslumanin_gozunden

Hubeyb Öndeş

Ahzab 37, peygamber evlâtlığının eşiyle neden evlendi

Bu konuda yeni yazımızı okuyabilirsiniz;
http://hubeyb.blogspot.com/2019/05/ahzab-37-ayetin-mesaj-baz-ahlak.html?m=1



Ahzab 37;

1-Hani sen zeyde : Eşini (Zeyneb’i) nikahında tut (boşama) , Allah´tan kork! diyordun.



2- Allah´ın açığa vuracağı şeyi, insanlardan çekinerek içinde gizliyordun. Oysa asıl korkmana lâyık olan Allah´tır.



3- Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikâhladık ki evlâtlıkları, karılarıyla ilişkilerini kestiklerinde (o kadınlarla evlenmek isterlerse) müminlere bir güçlük olmasın..."



Bu ayetteki anlatılan olayı kısaca özetleyelim ;



➡ Zeyneb Hz. Peygamber’le evlenmeyi arzu ediyordu, mehir bile istemeksizin onun eşi olmayı teklif etmişti. Yakın akraba oldukları için örtünme emri gelmeden önce Peygamberimiz Zeyneb’i sık sık görüyor ve onu her yönüyle tanıyordu, çekici bir kadın olmasına rağmen bu teklifi kabul etmedi.

Peygamberin zeyd adında bir evlatlığı vardı, peygamber zeyd ile Zeyneb’i Allahın emri gereğince evlendirdi. Ancak geçinemediler. Zeyd sürekli peygambere şikayet ediyor, peygamberde kendisine "eşini nikahında tut (boşama)" diyerek ısrar ediyordu. Peygambere zeyd ile Zeyneb’in ayrılacağı ve kendisinin de Zeyneb ile evleneceğine dair vahiy gelmişti. Peygamber böyle bir durumda toplum tarafından kınanacak olduğunu bildiği için zeyd'e "boşanma" diye ısrar ediyordu.



Allah bunun üzerine "sen insanlardan çekiniyordun, halbuki Allahtan çekinmen gerekirdi" buyurmuştur.

Nihayetinde bu geçimsizlik yüzünden zeyd ile Zeyneb ayrılmıştır, ardından Allah, peygamberi Zeyneb ile evlendirmiştir.

Olayın özeti budur.



Ayette verilen evrensel mesaj şudur ;

İnsanlar o dönemde evlatlığın boşandığı kadın ile evliliği yanlış görüyorlardı.



Ahzab 4 "Allah, evlâtlıklarınızı da öz oğullarınız olarak tanımadı. Bunlar sizin ağızlarınıza geliveren sözlerden ibarettir. Allah ise gerçeği söyler ve doğru yola O eriştirir." ayeti ile evlatlığın öz oğul olmadığını bunun için de evlatlık edindiklerinin boşandığı kadınınında nikâhlanmasının helal olduğunu söylüyor.



Bu ayetle ilgili ateistlerin birkaç iddiasına cevap vereyim ;

➡ 1. İddia "evlatlığın boşandığı kadın ile evlilik ahlaksızlık olmuyor mu? "



Cevap ; ahlak topluma ve zamana göre DEĞİŞKEN bir şeydir

Bir şey 'X ' toplumuna göre "doğru" iken 'Y' toplumuna göre "yanlış" olabilir.

Bu yüzden biz kendi zamanımız ve toplumumuzun "ahlak" kurallarına göre 1400 yıl önceki Ahlakı kıyas edip "ahlaksızlık" diyemeyiz.



➡ 2. İddia "peygamber Zeyneb ile evlenmek için bu ayeti uydurdu"

Cevap : Ayette "sen zeyde 'eşini nikahında tut (boşama) Allahtan kork' diyordun" yazar. Amacı gerçekten de onunla evlilik olsaydı, neden "boşama" diye zeyde ısrar etsin? Üstelik peygamberin Zeynebden hiç çocuğu olmamıştır.

Kaldı ki ; bu ayet yüzünden eleştiriye maruz kalacağını biliyordu. Neden böyle bir şeyi yaparak çevredeki insanların eleştirilerine maruz kalmayı tercih etsin?

.

#bir_sorgulayan_muslumanin_gozunden



Hubeyb Öndeş

Tanrının Allah olduğunu nereden biliyoruz?





Bir nonteist sorusu ;🌟
"binlerce yaratıcı (tanrı) arasından neden islamın yaratıcısına (tanrısına) inanalım? Hangisi gerçek tanrı?"

Nonteistlerin en büyük yanılgılarından birisi de farklı inançların farklı bir tanrıya inandığı düşüncesidir.

Hemen hemen tüm monoteist (tek tanrıya inanan) dinlerin ve deistlerin inandığı tanrı ; herşeyi yoktan var eden zamansız mekansiz maddeden bağımsız herşeye gücü yeten herşeyi planlayan ve tasarlayan tanrıdır.

Sadece verdikleri isimler ve isnat ettikleri amaçlar farklıdır

Kur'an bu konuda şunu söyler ;
Ankebut 46 ".. ehli kitaba (yahudiler, hristiyanlar vb.).. deyin ki: Bize indirilene de, size indirilene de iman ettik. Bizim TANRIMIZ da sizin TANRINIZ da BİRDİR ve biz O´na teslim olmuşuzdur.

Yani Yahudinin "yehova" dediği de müslümanın "Allah" dediği de aynıdır.
Sadece verdikleri isimleri farklı.

İsra 110 "İster Allah deyin, ister Rahman deyin. Hangisini deseniz olur. Çünkü en güzel isimler O´na hastır."

Politeist (çok tanrıcı) dinler de vardır elbette.
Ancak ; Felsefenin bize gösterdiği bir tek tanrı vardır ;
O da zamansız mekansiz maddeden bağımsız herşeye gücü yeten herşeyi planlayan ve tasarlayan tanrıdır.

Big bang teorisi zaman madde mekan enerji ve yasalarında yoktan var olduğunu (yaratılmış olduğunu) kanıtlamış oldu.

Bu yüzden evren içi hiçbir şey tanrı olamaz. çünkü evrenin başlangıcı var.

Evren içindeki şeyleri (güneş, ay vb) tanrı kabul eden inançlar geçersizdir. Yaratılmış bir şey tanrı olamaz.

Geriye sadece monoteist dinler (islam, Hristiyanlık vb) kalıyor.

Bu kısımdan sonrası "hangi din bu tanrının dinidir?" sorusuna girer.

Öncelikle bir dinin doğru olması için o dinin kanıtı olması gerekir. Zaten islamın kanıtları var

kuranın kanıtı ;
1400 yıl öncesinden bulunduğu çağın yüzlerce yanlış bilgisine rağmen gününüz bilimine zıt herhangi bir ayeti olmayan aksine isabetli ve bağdaşabilen ayetleri olan bir kitap olması zaten onun tanrıya ait olduğuna kanıttır. Hiçbir insan bunu başaramaz.

Çünkü önüne hiç çalışmadığın 100 tane soru koysalar her biri içinde 1000 tane seçenek koysalar sen bunların hepsini de doğru işaretleme şansın yok. Çünkü eğitim almadın.

Sadece bu bile bu kitabın tanrıya ait olduğuna kanıttır.

Neml 93 "o size MUCİZELERİNİ GÖSTERECEK ve siz onları TANIYACAKSINIZ"
Bu ayete göre mucizeler sonradan ortaya çıkacaktır. Ayetlerin günümüz bilimi ile bağdaşıyor olması da bu mucizeyi doğrular.

🌟 Tarık suresi ilk 3 "semaya ve TARIKA (vuruşluya) yemin olsun ki... O DELİCİ YILDIZDIR" ayetinin pulsar yıldızı ile bağdaşıyor olması gibi..

🌟 Mearic 4 "melekler ve ruh süresi 50.000 yıl olan 1 günde ona yükselir"
Ayetinin, Einstein'in zamanın izafiyet teorisi ile bağdaşıyor olması gibi..

Yasin 38, 40, şems 1-2 ayetlerinde doğru güneş merkezli evren modelini vermesi gibi..

Bulunduğu dönemin kabul ettiği ;
1- güneş merkezli evren ; güneş sabit gezegenler güneşin etrafında dönüyor
2- dünya merkezli evren ; dünya sabit gezegenler dünyanın etrafında dönüyor
3- insan gözüyle görünen ; güneş ve Ay'ın dünyanın etrafında kovalıyor
Modelleri vardı. Hepside yanlış!

➡ Yasin 38 : güneş karar bulacağı yere doğru akıp gidiyor

[bilimsel olarak , güneş samanyolu Galaksisi'nin merkezi etrafında bir yörüngede  hareket eder]
1. Modelde güneş hareket etmez.



➡ şems 1-2 "... Güneşi takip ettiği zaman ay'a"
[ay güneşi takip eder. Ama güneş ay'ı takip etmez. Zaten kuranda hiçbir Ayette güneşin ay'ı takip ettiği yazmaz]
2. Modelde Ay'ın güneşi takip etmesi diye bir şey yoktur.

➡ Yasin 40 :güneşin ay'a erişmesi beklenemez, gece gündüzün önüne geçemez, hepsi AYRI BİRER felekde yüzerler..
[bilimsel olarak ; bütün gezegenler ayrı birer felekde hareket eder]
3. Modelde ; gezegenler AYRI BİRER felekde değil, aynı felekde hareket ederler


Bulunduğu çağın bu yanlış modellerine rağmen 4. Olan henüz o zamanda bilinmeyen doğru model ile ayetler oldukça bağdaşıyor.
4. Model için bakınız ;
➡ https://youtu.be/SN6eh1bvztg
Hubeyb Öndeş


#bir_sorgulayan_muslumanin_gozunden

Yasin 38-40 bilimsel hata mı? Mucize mi?



Kur'an kozmolojisi
Ateistlerin kozmolojik hata iddia ettiği ayetler; yasin 38-40 ve Enbiya 33
(batlamyus modeline cevap)
Biraz uzun oldu lütfen sonuna kadar okuyun

İlgili âyetler şunlardır ;
➡ Yasin 38.Ayet: Güneş, kendisi için karar bulunan bir yere akıp gidiyor. İşte bu, azîz ve alîm olan Allah´ın takdiridir.

➡ Yasin 40.Ayet: güneşin ay'a erişmesi beklenemez ,  gece gündüzün önüne geçemez. Her biri birer yörüngede yüzerler.

➡ Enbiya 33.Ayet: geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratan O'dur; bunların herbiri birer yörüngede yüzerler.

Ateistlerin bu ayetler ile ilgili kozmolojik hata iddialarına sırayla cevap vereyim;

1. İddia ; "yasin 38'de güneşin hareket ettiğinden bahsediyor ama güneş hareket etmez, Sabittir. "
➡ bu iddia kozmoloji bilmeyenlerin ezber bilgilerinden kaynaklı yanlış bir bilgidir.
Güneş sistemi, Samanyolu Galaksisi'nin merkezi etrafında bir yörüngede 828.000 km/saat hızla hareket eder. [🌟 1]
Yani güneş sabit değil uzayda AKIP gitmektedir. Tamda ayetin tarif ettiği gibidir. 🙂

2. İddia ; yasin 40: "güneşin ay'a erişmesi beklenemez.. "
Kuranın yazarı dünyanın etrafında ; güneş ve Ay'ın birbirini kovalıyor olduğunu sanmış. Ama güneş ve ay birbirini kovalamaz

➡ bu kısımdan "güneş ay'ı takip ediyor" sonucu çıkmaz.
Çünkü ayetin son kısmında ; "kullunfifelekin yesbehun/ وَكُلٌّ ف۪ي فَلَكٍ يَسْبَحُونَ [her biri AYRI BİRER yörüngede yüzerler]" yazmaktadır.

Bu kısımda nekre kullanılmıştır. Bu yüzden manası "her biri AYRI BİRER yörüngede yüzerler" olur. Elmalılı Hamdi yazır'da aynı şekilde meal etmiştir 🙂

Eğer "elfelek" yazmış olsaydı, yani "el ال takısı olsaydı bu durumda nekre değil marife olur ve meali ;

 "hepsi BİR YÖRÜNGEDE yüzerler" olurdu...

Nekre ve marife farkını şu şekilde izah edeyim ;

'x mekanında 4 tane araç var. Hepsi kendi rotasında hareket ediyor .' (nekre)

'x mekanında 4 tane araç var. Hepsi BİR YÖNE hareket ediyor' (marife)

Nekre olan sözde hepsinin bir yöne gittiği değil ayrı bir yöne gittiği sonucu çıkar.

Yani bu iddiada geçersizdir.

(bu cevabım Enbiya 33 içinde geçerlidir)

🌟"güneşin aya erişmesi beklenemez" kısmında "erişmek" kelimesi "tudrik تدرك" kökü "drk درك"

Drk ; "dibe, aşağıya doğru yürümek /inmek, bir şeyin en dip noktası" mânâsına geliyor. [🌟 2]

Yani ilgili kısım güneşin dünyaya ay'dan daha uzak olması sebebiyle, "inmesinin" mümkün olmadığını belirtiyor.

Bu ifade aynı zamanda ;
"çatma/çarpışma" olmayacağını belirtiyor

3- batlamyus modeli iddiası ;

Batlamyus modelinde ; dünya merkezde, gezegenler de dünyanın etrafında farklı yörüngelerde yüzerler.

Yukarıdaki ayetler bu yanlış model ile bağdaşıyor gibi görünse de şems suresinin 1-2 ayetleri bu yanlış modele aykırı konuşuyor 🙂

Şems 1-2 "... Güneşi takip ettiği zaman ay'a"

Batlamyus modelinde Ay'ın güneşi takip etmesi diye bir şey yoktur :)

Gerçek evren modelinde ise ay'da dahil gezegenler güneşi takip eder..

Üstelik kuranda güneşin ay'ı takip ettiğini söyleyen hiçbir ayet yoktur.

Yani kuran yanlış bir model olan batlamyus modeline zıt konuşuyor.

Sonuç olarak ; ilgili ayetler bilime zıt değil aksine oldukça uyumludur :)

Hubeyb Öndeş
#bir_sorgulayan_muslumanin_gozunden

1 : http://www.bilimkafe.com/gunes-samanyolu-galaksisi-icinde-hareket-ediyor-mu/

2 : Ragıp isfehani el müfredat
Ayrıca : https://www.etimolojiturkce.com/arama/Drk